Powered By Blogger

31 Aralık 2012 Pazartesi

Üzgünüm üstadlarım

Olmuyor be Can hocam,
''Bağlanmayacaksın'' diyorsun öyle ama,
Bağlandım bir kere ben ona, çözülmesi zor bir düğümle hem de.
Sen hiç konuşma Atilla hocam,
Ben ona oldum ''mecburluk''tan da öte...
Ah Ümit hocam ah,
''Sevmek nedir bilir misin?'' dedin bir dizende bana,
Şimdi sevmek ''O'' desem, inanacak mısın bana?

Ah üstadlarım ah, inansanız da inanmasanız da sevmeyi onda tattım, bağlandım ve onsuz olmayacakmış gibi mecburum!
*Emre AKAT

Hoşça sevmiştim, loşça kaldım.

Hoşça değil de,
Sanırım daha çok loşça kaldım ben.
Ne temenni ettiğin kadar hoş ve iyi,
Ne temenni ettiğim gibi sensiz kalamadım.
Senin beni aydınlattığını,
Ve karanlıkta sensiz bir hiç olduğumu unuttum sevgilim.
Loşça kaldım buralarda,
Sensiz ve karanlıkta yolunu kaybetmiş bir şekilde...
Sadece loşça!
*Emre AKAT

29 Aralık 2012 Cumartesi

Mai ve Siyah

''...Ah, neler hissediyorum da tahlil edemiyorum [irdeleyemiyorum]. Bir şey yazmak, o duyguların içinden bir şey çıkarmak istiyorum ama bir kere ne yazmak istediğimi tayin edebilsem [belirleyebilsem]. Şurada -beynini gösteriyordu- bir şey var, bir şey duyuyorum ama rüyalarda tutulamayan şekiller gibi parmaklarımın arasından kaçıyor. Bilir misin, nasıl bir şey? Bak şu semaya, ne görüyorsun, mailiklerden mürekkep bir deya [maviliklerden oluşan bir deniz]... Gözlerinle onun içine girmeye çalış; o mailikleri yırtmak için uğraş, ne görüyorsun? Mai... Daima mai... Değil mi? Sonra, bak ayağımızın altındaki toprağa, ne buluyorsun? Donmuş, simsiyah bir renk... Of! O siyah tabakaları parçalayarak içeriye bak; in, in, in, ne kadar inebilmek mümkünse o kadar in; ne buluyorsun? O siyahlıklar içinde ne buluyorsun? Siyah... Daima siyah değil mi? İşte öyle bir şey yazmak istiyorum ki yukarı bakılsa mai ve daima mai; aşağı bakılsa siyah daima siyah... Bir şey ki mai ve siyah olsun. Hasta mıyım, bilemiyorum; fakat ah! O ne yazmak istediğimi bilsem; onu şöyle karşımda resmi çıkarılmış, tasvir edilmiş [betimlenmiş] görmek mümkün olsa; işte o vakit, zannediyorum ki artık ölebilirim; hayatta nisabını [nasibini] tamamıyla almış bir adam hükmünde gözlerimi kapayabilirim...''
*Halid Ziya Uşaklığil / ''Mai ve Siyah'' kitabınban sf.61
Mai    : Düşünce, arzu ve ümitleri yani ''hayal''i temsil eder.
Siyah : Etrafında anlamını bulan yaşadığı hayal kırıkları, uğradığı felaketler ve sıkıntılar yani ''gerçek''i tesil eder.

23 Aralık 2012 Pazar

Konuşmadığımız şeyler var

Söylediğin ''her şeyi'' kafama taktım.
*Emre AKAT

Yıllandırmak

Yıllandırdığımızda acıları kalbimizde,
Yıllandırılan şaraplar gibi kaliteli olacak.
Gereken sadece biraz zaman!
Geçmesi için değil, acının zevk vermesi için...
*Emre AKAT

İşleyen umut pas tutmaz!

Yıllar sonranın umudu vardı önceden; aklımda.
Şimdinin gerçekleri var bazen acıtsada; kalbimde.
Harmanlasam birbirine bunları,
Beklendik bir sonuç çıkacak değil mi karşıma ?
İşlemiş artık sana aklım kalbim, pas tutup gizleyemiyor.
Beni sana ''hâlâ'' tutsak ''hâlâ'' perişan yapıyor.
*Emre AKAT

Umudumun kapsama alanı dışında değilsin; 3km kadar uzağımda. Bir kalp  kadar yakınımdasın.

22 Aralık 2012 Cumartesi

Gözyaşı

Hayatın renklerinden yoksun akar gözyaşı, gereksizliğinden midir sebebi ?
*Emre AKAT

10 Aralık 2012 Pazartesi

Sakız falı

Umut var fakat özne üçüncü tekil.
Sakızları diyorum, yani paketlerinden çıkan o fallar.
Alışkanlıktan, meraktan, belki de istenmeden okunur genelde,
O kağıttaki alt alta dizilmiş umutlu satırları.

O satırlardaki umut gider, kalan sadece sizden bir tebessüm...
Falında ne çıkmış diye soran olursa da; okumak yerine.
 ''Saçmalıyor işte'' deriz. İnanmak istesek de.
*Emre AKAT

9 Aralık 2012 Pazar

Kayıp çocuk

Kayıp çocuk masallarında,
Kaybolan çocuk gibi başrolüm kalbinde.
Sen kaybeden anne, ben kaybolan çocuk.
Sorumsuzluk senindi, haylazlıktı benimki.
*Emre AKAT

Yalnızlık kahvesi

Bazen hayat felsefesi edinmeli insan bazı sözleri,
Ama öyle ''seni seviyorum''lular, ya da ''hep seveceğim''ler değil.
Afilli olup gerçeği yansıtmalı, katılmak için katılmamak gerekir.
Her insan yalnızdır. Yalnızlık, birlikte olunup bile olabilir.
Kaç kişi yan yana hayatının insanıyla her zaman?

Soyut ve somut kavramların geçişini yapabilmeli... 

Yalnızlığı benimsedim mesela ben. Bir de kahvenin o güzel sertliği ve kokusu.




Gerekir

Gider gecenin bu güzel sessizliğine bir şiir,
Satırları satırlara uydurmak mı gerekir ?
Koşarken hayatın peşinden yakalamak umuduyla,
Bu geceyi bir şiirde heba etmek mi gerekir ?

Akıldan çıkarılamayan o seslerin dışarıya haykırılamayışına,
Unutmak mı denir ?
Unutmak böyle bir şey ise eğer,
Hayatımızda çok iyi yer edinmiş kişileri genellikle unutmak mı gerekir ?

Unuttum der ama çoğu bekler unutmuş tavırlarıyla,
Bu tavırların yalan olduğunu herkesin bilmesi mi gerekir ?
*Emre AKAT

5 Aralık 2012 Çarşamba

Kalmasın öznemiz tekil

Gözlerim yorgun düştü aslında bugün,
Bekledim yollarını umutla.
Söyleyecektim aslında birkaç söz,
Seni, beni; bize çevirebilecek.
Seni, beni; size / bize çevirebilecek.
Ya da suskunluğa gömebilecek.

Gözlerim yorgun düştü aslında bugün,
Bekledim yollarını umutla.
Olmadı bugün, söyleyemedim.
Ya fırsat olmadı söyleyecek, ya da bendeki o cesaret.

Belki olacak, belki olmayacak. Belki de her aşktaki gibi olacak ama,
Elbet her aşktaki gibi,
Öznemiz tekil kalacak.

Öznemizi tekil bırakacak tek varlık; yokluğumun yahut yokluğunun simgesi ölüm olsun.
O zaman içelim bir kadeh de ''birlikte ölme'' dileğimize...
Kalmasın öznemiz tekil, ölümde bile söylebilsinler ''onlar'' birlikte ölmeye söz vermişlerdi...
*Emre AKAT